Sordum kendime ve yanıtları verdim düşünmeksizin;
Sözlerle davranışlar çelişmediği zaman bil ki ;yaşadığın gerçektir...
-Yanında,kollarında hayatı yanlızca seninle paylaşıyorsa,
-Yarınlara ertelemiyorsa düşlerini,
-Gözlerini görmeden,sesini duymadan yaşayamıyorsa,
Hiç bırakamayacağın aşkı buldun demektir,ölesiye....
Merhaba!
Hoşgeldiniz dünyama...Sayfamı ziyaret ettiğiniz için teşekkürler...
5 Aralık 2011 Pazartesi
30 Kasım 2011 Çarşamba
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hayatı bu, silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları hayatım ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da
Yazar : ARAGON
27 Kasım 2011 Pazar
30 Mayıs 2011 Pazartesi
Günaydın yeni bir güne...
Bugün yazacak o kadar çok şey var ki,tarihin sularından,günümüze uzanan kara parçalarının arasında kalmışken...
Okuma günü olmasına karar verdim-başka hikayelerde,başka serüvenleri,başka kahramanları yaşamaya....
Okuma günü olmasına karar verdim-başka hikayelerde,başka serüvenleri,başka kahramanları yaşamaya....
23 Mayıs 2011 Pazartesi
Okunacak Kitap
İTALYA'DA ALACAKARANLIK
Yazar D.H. Lawrence
Çevirmen Eda Dedebaş
Yayınevi: Notos
(10/2009)
210 sayfa
Dil: Türkçe
Türü: Gezi İzlenim-Seyahat
Çağdaş dünya edebiyatının büyük gerçekçi döneminden modernizme geçiş sürecindeki en önemli yazarı olan D.H. Lawrence, 1912 Mayısı'nda yeni tanıştığı Frieda ile önce Almanya'ya, oradan da Alpleri geçerek İtalya'ya gitti, kırları ve kentleri dolaştı. İtalya'da Alacakaranlık bu yolculuğun kitabı.
Kitap, Lawrence'ın bu yolculuk sırasında tanıştığı insanlar, doğa-insan-kültür ilişkileri üstüne çarpıcı saptamaların yanı sıra, kimi zaman eğlenceli ve ironik yaklaşımlarla da insanın yazgısı ve tarihi üstüne yoğun düşünceler içeriyor.
"İtalya'da Alacakaranlık, özellikle kendine karşı dürüst bir Lawrence'ı içermektedir. Olağan bir gezi kitabı gibi okunamayacak bir kitap. Çünkü Lawrence yine geleceği arıyor. Simgesel ve duyusal olduğu kadar felsefi olarak da."
Anais Nin
''Lawrence, oradan oraya yeryüzünde gezer dururdu. Ama en çok sevdiği, en uzun kaldığı yer İtalya idi. Çünkü doğanın güzelliğini, insan yaşamının sıcaklığını orada bulmuştu."
Mina Urgan
Yazar D.H. Lawrence
Çevirmen Eda Dedebaş
Yayınevi: Notos
(10/2009)
210 sayfa
Dil: Türkçe
Türü: Gezi İzlenim-Seyahat
Çağdaş dünya edebiyatının büyük gerçekçi döneminden modernizme geçiş sürecindeki en önemli yazarı olan D.H. Lawrence, 1912 Mayısı'nda yeni tanıştığı Frieda ile önce Almanya'ya, oradan da Alpleri geçerek İtalya'ya gitti, kırları ve kentleri dolaştı. İtalya'da Alacakaranlık bu yolculuğun kitabı.
Kitap, Lawrence'ın bu yolculuk sırasında tanıştığı insanlar, doğa-insan-kültür ilişkileri üstüne çarpıcı saptamaların yanı sıra, kimi zaman eğlenceli ve ironik yaklaşımlarla da insanın yazgısı ve tarihi üstüne yoğun düşünceler içeriyor.
"İtalya'da Alacakaranlık, özellikle kendine karşı dürüst bir Lawrence'ı içermektedir. Olağan bir gezi kitabı gibi okunamayacak bir kitap. Çünkü Lawrence yine geleceği arıyor. Simgesel ve duyusal olduğu kadar felsefi olarak da."
Anais Nin
''Lawrence, oradan oraya yeryüzünde gezer dururdu. Ama en çok sevdiği, en uzun kaldığı yer İtalya idi. Çünkü doğanın güzelliğini, insan yaşamının sıcaklığını orada bulmuştu."
Mina Urgan
22 Mayıs 2011 Pazar
1 Mayıs 2011 Pazar
7 Şubat 2011 Pazartesi
Sevdama
Beni ne kadar mutlu etti bir bilsen açılman, itiraf edemediklerin -hissedip de söylemediklerin,haykırışların; sitemle karışık olsa da.
Gecem de sensin ,gündüzüm de… Hüznüm de sensin,sevinçlerim de… Coşkularımın çığlığı,bazen de çığırtkanı boğazımda düğümlenen duygularımın…
18’li yaşlarda başlayan bir yürek sancısı, gözlerde ışıltı,görmeden dayanamadığım …Ürkek,narin , tedirgin bakışlara cesaret veren...Kalabalığın içinde yalnız ikimizi vareden … öylesine yakın ,öylesine tutkun…
20’li yaşlar ayrılıkların araya girdiği,sesini duymadan geçiremediğim günlerin sıkıntılı süreciydi -yalnız , bitmeyen ,belirsiz şafak sayılan günlerin … Özlemle bekleyip ,yolları kesiştirdiğimiz günlerin sevinciydi arada…
25’li yaşlar ellerin birleşip,aşkın kadehlerle yudumlandığı,tadının dilindeki buruklukla süzülüp gitmesiydi yanıbaşından.Hayatında ilk kez bu kadar yalnız ,bu kadar çaresiz hissettiğin,kimselere hıçkırarak ağlayamadığın…Acımasızlığı, yüreğinin nasırlaşması gerektiğini hissettiren, canhıraş sözlerin lugatına yerleştirildiği zamanlar… Üstüne yapışan , benimseyemediğin,içinde öfke dolu bir ruh hali… Zehir içip, şerbet kustuğun, hatır’a ,aşka saygı duyup susup kabullendiğin …
30’lu yaşlar başkalarının hayatımıza balıklama daldığı,bazen de yuvamıza çomak sokup,sızmaya çalıştığı -başaramadığı zamanlar...
Şimdiyse ,anın güzellikliklerini yaşayıp seninle yaşlanmak istediğimin farkındayım,her şeye herkese rağmen…Çok acılar çektik, çok sıkıntılara dayandık –sevgimizden güç alırcasına…Kalemizin sağlam duvarları set çekmişti;AŞK’ı kanıtlamak,iki kişilik olduğunu ispat etmek ister gibi…Çektiğin set öylesine güçlüydü ki,bir kez daha anladım ,bana olan AŞK’ını,bağlılığını…Beni affet inançsız kaldığım zamanlar için…
SENİ HERŞEYİMLE ÇOK HEM DE ÇOK SEVİYORUM AŞKIM!EVLİLİK YILDÖNÜMÜMÜZ KUTLU OLSUN.
TEŞEKKÜR EDERİM SONSUZ SEVGİN İÇİN,AŞKIN,MUHABBETİN ,DOSTLUĞUN İÇİN!
3 Şubat 2011 Perşembe
BENİM PALETİM
Hepimiz ayrı renklerdeyiz,deniz kabukları gibi,doğanın diğer varlıkları gibi...
Renklerimiz,yanıbaşımızda sevdiklerimizle,yaşadıklarımızla canlanır,renk cümbüşüne döner yoğunluğun coşkusuyla.Tek tek dokuruz;ince, narin ve özenle -sevgiyle ilmek ilmek dokunan kilimler gibi...
Seneler sonra verilen emekler,çekilen yorgunluklar bizi çıraklıktan kalfalığa,kalfalıktan ustalığa taşır ki,hayatın en muhteşem rengi de bu noktada belirir -gökkuşağı gibi çevreleyen,onun kadar umut dolu,onun kadar sevgi dolu...
Renklerinin -ışığının- solmaması,hüzünden uzak,hayatın güzelliklerine açık olman dileğiyle...
Renklerimiz,yanıbaşımızda sevdiklerimizle,yaşadıklarımızla canlanır,renk cümbüşüne döner yoğunluğun coşkusuyla.Tek tek dokuruz;ince, narin ve özenle -sevgiyle ilmek ilmek dokunan kilimler gibi...
Seneler sonra verilen emekler,çekilen yorgunluklar bizi çıraklıktan kalfalığa,kalfalıktan ustalığa taşır ki,hayatın en muhteşem rengi de bu noktada belirir -gökkuşağı gibi çevreleyen,onun kadar umut dolu,onun kadar sevgi dolu...
Renklerinin -ışığının- solmaması,hüzünden uzak,hayatın güzelliklerine açık olman dileğiyle...
25 Ocak 2011 Salı
Felsefik takıntılar
Unutamıyorsan umursama.. Çünkü hayat seni değil, sen hayatı üzmelisin; İşte bu yüzden altını çizdiklerinin, bazen üstünü çizmelisin...
24 Ocak 2011 Pazartesi
AYRILIK ZAMANI
Seni düşünüyorum,geçmişe olan bağını ,geçmişle bağlılığını.
Çok seneler öncesinden hediye edilen siyah görkemli bir vazon vardı –önceleri sevmediğin- ilk gördüğünde beğenmediğin ,zamanla mekana uyum sağlayıp kendine yer edindikçe alıştığın…Alıştıkça da atamayıp içine farklı çiçekler yerleştirdiğin,bir türlü vazgeçemediğin…Bazen renk renk,kır kokulu çiçeklerle canlandırdığın,bazen de eski bir dost yerine koyup, onunla dertleşip sırdaş olduğun…
Şimdi yeni bir eve taşınıyorsun,yeni eşyalarla; eskiye burun kıvıran ,sadece kendi gibi yenileri yanında barındıracak ,siyah vazoya yalnızlık hissettirecek… Köşede bir yerlere sıkıştırsan sana kırgın,küskün, öylece duracak ,varlığının anlamını bulamadan… Yanıbaşında duran koltukla arayacaksın onu,yada bazen altında ışıl ışıl duran sehpayla,duvarda onu tamamlayan çerçeveyle…
Karar verdim;geçmişten bir hatıra olsan da seni yalnız bırakmak, bencilliğim olacaktır.Yerin o koltuğun yanı ,üstünde yerleştiğin o sehpa ve birlikte yıllarını geçirdiğin diğer objeler… Seni unutmayacağım,resimlerde,anılarımda kalsan da…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)